Susuz Bodrum

Yıllardır Bodrum Konacık’ta yaşayan ve halinden memnun olan emekli general dostumuz bu defa öfkeli:

– Bodrum’da su bitti Melih Bey, diyor telefonda, sabahtan beri sular kesik, son üç günde iki tam gün kesinti yapıldı.

– Oturduğunuz sitede depo yok mu?

– Var ama depodaki su da bitti…

– Suyun biteceği belli değil miydi? Bir tasarruf kampanyası yapılmadı mı? Yatırım yapılmıyor mu?

– Yatırım yapılsa en azından iki günün biri borular patlamazdı. Belediye ve devletin ortak çalışarak tedbir alması gerekir. Ama böyle bir ortak çalışma görülmüyor. Yakında iki taraf birbirini Bodrum’u susuz bırakmakla suçlayacak hiç kuşkum yok…

– Sizin bir öneriniz var mı?

– Hiç vakit geçirmeden Manavgat’tan tankerlerle su taşısınlar. Taşıma suyla değirmen dönmez ama başka çare görmüyorum…

Gazetelerde Bodrum’a su sağlayan Mumcular ve Geyik barajlarında su kalmadığını okuyoruz. Bodrum Otelciler Derneği açıklama yaparak havuzlardaki suların boşaltılmayıp gelecek yıl da kullanılması çağrısını yapmış. Oteller kulak asar mı? Bu kadar tasarruf neyi kurtarır? Bilinmez. Aslında Bodrum’un çoktan il yapılması ve artan nüfusa göre yapılandırılması gerekirdi. Ama yapılmadı.

Bu arada susuzluğun İstanbul’un kapısını da fena halde çaldığını hatta yumrukladığını kaydedelim. Barajlarda doluluk yüzde 22’ye düştü. Önlem mi? Laf arasında vatandaşa “tasarruf yapın” çağrısından ibaret… Çok su harcayan kesimlere yönelik bir çağrıyı ise henüz duymadık.

BATI

AB Komisyon Başkanı Ursula Von Der Leyen’in aylar önce attığı X mesajı:

“Rusya’nın sivil alt yapı tesislerine, özellikle elektrik santrallarına yaptığı saldırılar savaş suçudur.

İnsanların suyunu elektriğini gazını kesmek net terör eylemleridir.

Bunu böyle adlandırmalıyız…”

Aynı Von Der Leyen İsrail’in sivillere ölüm yağdırması konusunda tek söz söylemediği gibi Gazze’deki sivil katliamlarının suçunu da Hamas’ın üzerine yükledi.

VANGÖLÜ

Bizi artık şaşırtmayan cinsten haberler bunlar: Van’a gitmekte olan Vangölü şirketine ait otobüs devrildi, 7 kişi öldü 40 kişi yaralandı… Otobüs kazalarında neredeyse bir savaştaki kadar şehit veriyoruz… Ölen ölüyor… Yaralıların en az yarısı da ömür boyu sakat kalıyor… Bazı sorular ise hiç sorulmuyor…

– Yağmurlu havada viraja hızlı girerek kontrolu kaybeden şoför en son ne zaman sağlık muayenesinden geçmiştir?

– Psikolojik durumu bu işi yapmasına uygun mudur?

– Otobüs şirketinin bu kaçıncı kazasıdır?

– Ölümlü kazalarda otobüs şirketleri ne kadar ceza ve tazminat ödemektedir? Şirket yöneticilerinin sorumluluğu nedir? Sorumlular cezalandırılıyor mu?

Trafik kazalarında sebepler sorgulanmadıkça iki günün biri böyle ölüm haberleri almaya devam edeceğiz… Çünkü “Sebepleri sorgulamak” yerine “Ecel” deyip geçmek kolayımıza geliyor.

YAĞCILIK

Zeytinyağı üreticileri sahte zeytinyağlarından yakınıyorlar. Gazetemizde Aleyna Sevim’in haberine göre, kilosu en az 200 lira olması gereken gerçek zeytinyağının sahtesi internette 60 lira gibi fiyatlarla satılıyormuş. Ucuz yağlara zeytinyağı aroması ve boya katarak gerçek gösteren sahteciler yakalandıkları takdirde yıllık gelirlerinin yüzde 1’i gibi komik oranda cezaya çarptırılıyorlarmış. Gerçek üreticiler, 54 bin ile 540 bin lira arasında değişen bu cezaların azlığından şikayetçi.

Şunu ekleyelim. Bu cezalar az olduğu gibi cezalandırılan kişi mahkemeyle başvurarak cezayı indiriyor, ödemeyi geciktiriyor, o az denilen cezayı da hafifletebiliyor.

Ayrıca… Bir ürünün sahtesi laboratuvarda tespit edilip toplatılana kadar piyasada tükenmiş, halk onu yemiş bitirmiş oluyor.

Halk sağlığı neden bu denli hafife alınır? Sahtecilik neden başıboş bırakılır? İşte bunlar anlaşılmaz…

DİKTA

CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Kim kongrelerden sonra parti aleyhine konuşursa, partiyi televizyonlarda tartışır hale getirirse kimse kusura bakmasın onu partiden ayıracağım” dedi. Ayıracağım, atacağım anlamında…

Adam niye parti aleyhine konuşsun… Herhalde genel başkan aleyhine konuşan parti aleyhine konuşmuş sayılacak!

Peki bu partinin bir disiplin kurulu yok mu? Parti suçu işleyenlerin ifadesini alıp cezasını disiplin kurulu vermiyor mu? Kurul yetkiyi Kılıçdaroğlu’na mı devretti?

CHP parti içi diktatörlükle mi yönetiliyor?

Değişimciler bu üsluba ne diyor?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir